Zaman zaman bazı insanların kaderle ilgili yanlış sözler serf ettiklerini görüyoruz. Başlarına, kendi hareketlerinin yol açtığı bir kötülük geldiği zaman, sorumluluktan kurtulmak için, “Eh ne yapalım, kaderimizde bu da varmış” derler. Oysa bu konuda birbirine karıştırılmaması gereken iki önemli nokta vardır. Birincisi, her şeyin, her hareketimizin ve meydana gelebilecek her olayın kader defterinde yazılmış olmasıdır. İkincisi ise, yanlış hareketlerimiz sebebiyle kadere fetva verdirip başımıza kötü şeylerin gelmesinden sonra, hiçbir analiz yapmadan, “Bu işe kader cihetinden bakmalıyız, kaderimizde bu da varmış” dememizdir. Elbette başımıza bir musibet geldiği zaman, “Kaderimizde bu da varmış” demeliyiz. Fakat ülkeyi idare edenler, siyasetle meşgul olanlar, başlarına gelen bir sıkıntının analizini yapmadan kadere sığınamazlar.

 

Ak Partinin seçim mağlubiyeti bu millet için, hatta bütün Müslümanlar için bir musibettir kuşkusuz. Ancak Sayın Cumhurbaşkanının da Seçim gecesindeki konuşmasında işaret ettiği gibi, Ak Partiyi idarecilerinin ilk yapacakları şey, “Biz nerede ne gibi hatalar yaptık?” şeklinde ciddi bir analiz yapmalarıdır.

Peki, Ak Partinin 22 yılda Cumhuriyet tarihinin kazanımlarından daha fazla bu ülkeye kazandırdığı çok sayıda maddi ve manevi kazanımlara rağmen bu son seçim mağlubiyetinin sebepleri nelerdir?

1) Kanaatimce en birinci sebep bir kısım siyasilerdeki gizli kibirdir. Gizli kibir diyorum, çünkü zahirde hürmetkâr ve mütevazı gibi görünen bazı siyasi yöneticiler ve vekiller aslında son derece kendilerinden emin ve kibirlidirler. En ufak bir itiraza ve tenkide tahammülleri yoktur. Hele onların yanında Ak Partinin en ufak bir hatasından söz edemezsiniz. Ülkenin bazı sorunlarını kendileriyle konuştuğunuzda, mesela gençliğin ateizme ve deizme kaydığını ve 22 yıllık Ak Parti dönemindeki eğitim sonucunun bu olmaması gerektiğini söylediğinizde, şiddetle size karşı çıkarak, “Hocam, hükümet daha ne yapsın, yüzlerce İlahiyat ve İmam-Hatip Liselerini açtık” demeye başlarlar. Sorun da tam bu zaten, sayı ve isim çoğalmış ama müsemmaya ve içeriğe bakılmamış.

Bugün İl ve ilçelerimizde Sahabelerin ve büyük âlimlerin isimlerini taşıyan çok sayıda İmam Hatip Lisesi vardır. Fakat maalesef eğer öğrencilerin yüzde doksanı mezun olduğunda Kur’an’ı bile yüzünden okuyamıyorsa demek ki “Tebeddül-ü esma ile hakaik tebeddül etmezmiş.” Ak Partinin 22 yıllık döneminde 8 tane Mili Eğitim Bakanı değişti. Şimdiki bakan Yusuf Tekin 9. Bakan’dır. Her bakan ortalama 2 yıl 4 ay görev yapmıştır. Oysa bu kadar önemli bir bakanlıkta bu kadar bakanın değişmesi normal değildir. Üstelik her gelen bakan bir önceki bakanın birçok icraatını tasvip etmemiştir. Hükümette istikrar olsa da bakanlıkta istikrar olmamış.

2) Sn. Cumhurbaşkanı partililerine “Ana kademe, kadın kolları, gençlik kolları, kibirsiz bir şekilde çalmadık kapı bırakmayın” dedikçe bazı siyasetçiler, samimi Ak partilileri çantada keklik zannederek ve Cumhurbaşkanımızın karizması bize yeter diyerek çalışmadılar. Meydanlarda “Dik dur Eğilme, Bu millet seninle” sloganlarını atmayı bir çalışma zannettiler. Ak Partinin kuruluşundan beri Şanlıurfa’dayım, tesadüfen karşılaşmalarımız hariç, bugüne kadar hiçbir siyasi benimle görüşmüş değildir. En az on milyon kişinin bu yerel seçimde oy kullanmadığı ifade ediliyor. Bunların en az 6 milyonu samimi Ak partilidir.

3) Peki, Samimi Ak partililer neden küstüler?

Birincisi, kendilerini kale almayan yöneticileri cezalandırmak istediler. İkincisi, enflasyonun getirdiği maddi sıkıntılar sebebiyle hiçbir yerde Ak Partinin propagandasını yapamaz hale geldiler. Üçüncüsü, Ak partiye gönül vermiş ilk nesil, 2002’de 70 yaşlarında ise onların ekseriyeti vefat ettiler. Onların çocukları da, çevrelerinin etkisinde kalarak siyaseti maddi açıdan değerlendirmeye başladılar. Dördüncüsü de, Gazze katliamı… Maalesef Gazze’de İsrail katliamı başladıktan sonra sosyal medyada yapılan kara propaganda bu seçimlerde etkili oldu. Hükümet Uluslararası siyasette Filistinlilerin haklarını savunup İsrail’i lanetlediği halde onunla ticareti kesmedi diye birçok samimi Müslüman bu propagandanın etkisinde kalarak ya Ak Partiye oy vermedi, ya da sandığa gitmeyerek partiyi cezalndırdı.

4) Danışmanları tarafından yeterince uyarılmayan Sn. Cumhurbaşkanının yaptığı en büyük hatalardan birisi muhalefet için bir mağduriyet alanı oluşturmasıydı. Bunu iki şekilde yaptı. Birincisi, sahada çok şatafatlı ve masraflı propaganda sahneleri oluşturuldu. İkincisi de bütün kabinesiyle sahada olması ve her konuşmasında, “Benim adayıma oy vermezseniz, adayınız seçilse bile hükümet bizde olduğu için adayınız başarılı olamaz” imajını vermesiydi. Muhalifi olan kişi bunu halka bir tehdit olarak sunup, “Bakın ey millet, ben tek başıma bu despot rejimle mücadele ediyorum” dedi ve mağduriyete sığınarak seçimi öyle kazandı.

Peki, çare nedir? Çare sırtını sayın cumhurbaşkanına dayayıp halkın arasına katılmayan siyasilere bir daha görev ve yetki verilmemesi, onların yerine halkı tanıyan ve halkın arasına karışan insanlara görev verilmesidir.