HASTALIK HEDİYEDİR

Sıhhat-hastalık..

Hayat-ölüm kardeştir..

Bu hakikatlerle hayatı kabul etmeyenler huzur bulamaz..

Bazan talihsiz hadiseler yaşarsınız..

Çocukluğunuza gider kalbiniz yerinden çıkar

Bacaklarınız titrer....

Ya mukalibul kulub der..

Hidayet temenni eder..

Yolunuza bakarsınız..

Ve gözlerinizi ya kabirde açar..

Ya da şifahanede..

Bu duygularla hastahanede..

Eskilerin şifahane dediği mekanda bulursunuz kendinizi..

Şafi-i hakikinin hizmetkarları..

Tabibler,hemşireler etrafınıza dönerler..

Şafi ismi bir siraç onlar pervanedir aslında..

Neye hizmet ettiğini bilmeden..

Siz Şafi-i hakikiye pervana olan o kahramanların seyrini yapar..

Çekilen sonuçların çizgilerinde onlar kendine düşen hisseyi alarak..

Şifaya hizmet ederken..

Siz o çizgi ve sonuçlardan ..

Ya Şafii…

Ya Vedud..

Ya Rahim

Ya Hakim okursunuz..

Ruhen ferah bulursunuz..

Bu duygularla 4 gün yoğun bakımın penceresinden temaşa eder..

Musibet zindanından safayı bulur..

Marifet lezzeti seyahatine çıkarsınız..

Aslında bu lütuftur..

Hastalık hediyedir…

Usulca kulağına eğilir fısıldar..

"Senin vücudun taştan, demirden değildir.

Belki daima ayrılmaya müsaid

muhtelif maddelerden terkib edilmiştir.

Gururu bırak,

aczini anla,

mâlikini tanı,

vazifeni bil,

dünyaya ne için geldiğini öğren!"

Hem der…

“Hem madem dünyanın

zevki, lezzeti devam etmiyor.

Hususan meşru olmazsa

hem devamsız,

hem elemli,

hem günahlı oluyor.

O zevki kaybettiğinden

hastalık bahanesiyle ağlama;

bilakis hastalıktaki manevî ibadet

ve uhrevî sevab cihetini düşün,

zevk almaya çalış.”

Bu hislerle yoğun bakımın soğuk menzili..

Marifet lezzetinden hiç yaşamadığın bir mekana döner..

(devam edecek)