Acıbadem Eskişehir Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşegül Akkaya Erden, sosyal medyanın hayatımızda hızla yer etmesiyle birlikte artan ‘mükemmel beden ölçüsü’ algısına değinerek, ideal kiloyla ilgili önemli bilgiler verdi.

 

İdeal kilosunda olan kişilerin bile birkaç kilo vermek istediğine dikkat çeken Diyetisyen Erden, “Aslında herkesin, sağlıklı olduğu bir kilosu vardır. Bu kilo, tıpkı parmak izlerimiz kadar eşsiz ve bize özeldir.

 

‘İdeal kilo’ kavramı yine herkesin kafasında şekillenen ama doğru yöne evrilmeyen bir kavram oldu. İdeal kilo; boy ve kilo, yaş, cinsiyetimizle ilgilidir. Tek tip ‘İdeal’ bir vücut şekli veya vücut boyutu yoktur.

 

Vücudunuz nasıl size özgü ise; ideal ya da normal kilonuz da öyledir. Aynı boyda, aynı yaşta ve aynı kiloda olsa bile, bireylerin görüntü ve beden ölçüleri çok başka olabilir.

 

Çünkü metabolizma hızları, vücut tipi, kas/yağ oranı, vücut yağının dağılımı, kemik yoğunluğu, farklıdır” dedi.

 

“KİLO ALMANIN YA DA VERMENİN SEBEBİ TEK BAŞINA BESLENME DEĞİLDİR”

 

Aşırı şişmanlık gibi aşırı zayıflığın da sağlıksız olduğunun altını çizen Diyetisyen Erden, herkesin hatta her yaşın sağlıklı olduğu bir kilo aralığı olduğunu; ‘sağlıklı’ sınırlarda olmak kaydıyla kiloların sabit kalmak zorunda olmadığını söyledi.

 

Dinamik bir bedende sağlıklı kabul edilen sınırlar içinde kiloların değişmesinin doğal olduğunu belirten diyetisyen Erden, “Kilo almanın ya da vermenin sebebi tek başına beslenme değildir.

 

Kilo almaya veya kilo vermeye bir takım hastalıklar eşlik ediyor olabilir. Hekim kontrolü sonrasında, gerektiğinde ilaç tedavisi ve bunu tamamlayan beslenme düzeni ile kilo problemini çözmek en doğru olandır” şeklinde konuştu.

 

“KİLO KONTROLÜNDE ‘AĞIRLIK’ TEK GÖSTERGE OLMAMALIDIR”

 

Diyetisyen Erden, vücut ağırlığının tek başına, sağlıklı kilo göstergesi olmayacağını vurgulayarak aynı zamanda yağ oranı ve bu yağın toplandığı bölgelerin tespitinin de önem taşıdığını ifade etti.

 

Vücut tipinin genetik olarak ‘kemik yapısı, kemik yoğunluğu ve kasların birleşimi’ olduğunu dile getiren Diyetisyen Erden, vücut yağlarının armut (basende toplanan), elma (karın çevresinde toplanan) olmasını genetik özelliklerin belirlediğini anlattı.

 

Genlerle kuşaktan kuşağa taşınan özellikler arasında vücut tipinin yer aldığını ama zayıf veya şişman olma durumunda genlerin mi yoksa teknoloji çağının hareketsiz yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıkları mı olduğunun tartışıldığını sözlerine ekledi.

 

Tartı dışında bel/kalça oranının normal sınırlar içinde olmadığı hallerin farklı hastalıkların habercisi olabileceğini dile getiren Diyetisyen Erden, “Ağırlık, vücut yağ yüzdesi, sahip olunan kas kütlesi miktarı değiştirilebilir ama vücut tipi, iskelet sistemi değişmez.

 

Bu durumda, bireyi sadece kilo ile değil, su oranı, yağ/kas dengesi, kemik ağırlığı, bölgesel yağ dağılımı ile değerlendirmek gerekir” ifadelerini kullandı.

 

“VÜCUT AĞIRLIĞININ ARTMASI ŞİŞMAN OLDUĞUNUZ ANLAMINA GELMEZ”

 

Kas kütlesi ve yoğunluğu arttıkça vücut ağırlığının da arttığına işaret eden Diyetisyen Erden, “Bu kesinlikle şişman olduğunuz anlamına gelmez; sahip olunan kas kütlesi metabolizmaya avantaj sağlar, fazla kalori yakan hızlı bir metabolizmaya evrilir.

 

Yağ, kas kütlesine göre çok daha fazla yer kapladığından aynı miktarda yağ ya da kas kaybının vücuttaki duruşu birbirinden çok farklıdır. Bu nedenle sadece tartıdaki ağırlığa odaklanılmamalıdır” diye konuştu.

 

Sağlıklı kilo kontrolü için mutlaka bir beslenme ve diyet uzmanına danışıp, önerilerini dikkate alınmasını tavsiye eden Diyetisyen Erden, “Belirli bir kiloya veya bedene inmek yerine sağlığınızda ısrarcı olun.

 

Düşük kalorili veya gelişigüzel diyetler ile sağlığınızı kaybetmeyin. Kilonuz sağlıklı bir değer aralığında sabitlenmiş ise sağlıksız yöntemlerle kendinizi zorlamayın. Unutmayın her vücudun bir kilo eşiği vardır” dedi.