Evet değerli okurlar bugünkü yazımda Doğu ve Güneydoğu’nun kanayan yarası olan arazi anlaşmazlıkları, kan davaları konularına farklı bir pencereden bakacağım.

Hepimiz az çok bir serum, bir iğne ya da bir diken batması acısını muhakkak yaşamışızdır. Şuanda bakıyorum da bu acılara dayanmayan toplum karşı karşıya durup birbirlerinin kafasına sıkıyor.

Gerek kan davaları için  gerek namus için gerek arazi anlaşmazlığı ve hatta gerekse komşusunun ineği bahçesine girmiş diye komşusunu öldüren davalarla karşı karşıya kalıyoruz. Bu ne kadar acı bir durum değil mi?

Doğu ve Güneydoğu’nun kanayan yarası olan bu lanet olası geleneklerden ne zaman kurtulacağı ise malumunuz hepimizin merak konusu oluyor.

21. Yüzyılda olmamıza rağmen bizler hala terör lafını dillendiriyorsak demek ki gereken seviyeye gelmemişiz.  Sizce kan davası katilleri de terör değil midir?

En mutlu günümüzde yüzlerce merminin sıkıldığı, en acı günümüzde yine yüzlerce merminin sıkıldığı Güneydoğu’da gelecek nesillerimize nasıl bir dünya bırakacağımızı düşünüyoruz.

10 Yaşındaki bir çocuk size kafa tutup “Sen benim kim olduğumu biliyor musun?” derse hiç şaşırmayın oranın Urfa olduğunun altını çizebilirim. Çünkü biz çocuklarımıza böyle bir zihniyet bıraktık.

“Sen falan aşirettensin kimse sana bir şey diyemez, Onlara benim selamımı söyle geç” bu zihniyet böyle geldi böyle gidiyor. Bizler her ne kadar gün gelecek bu zihniyet değişecek dersekte maalesef bu zihniyet her geçen gün biraz daha tırmanışa geçiyor.

Bizler kan davalarının canavarları, kan emiciler olduğu müddetçe bu zihniyet hep öyle devam edecek!..

Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki kan davaları temelinde hareket eden bu çalışma, daha çok bir cezalandırma ve kırsal bir şiddet aracı olan kan davalarının, genel özellikleri, temel unsurları sosyolojik ve antropolojik boyutları üzerine odaklanmaktadır.

Birbirlerini akraba olarak kabul eden grupların, karşılaşılan bir haksızlık karşısında birlikte hareket etme zorunda hissetmeleri kan davalarını körükleyici yönde etkilemektedir.

Yani demem o ki kan davalarında ki artışların bir diğer nedeni de verilen cezaların yeterli olmamasından kaynaklanıyor. Çocuk bir hata yaptığında annesinin ona ceza vermesi sonucu o çocuk artık o hataya düşmüyorsa devlet politikalarındaki cezaların da böyle olması gerekiyor. Eğer verilen cezalar yeterli olsaydı şuanda bu tür bir kavramla karşı karşıya kalmazdık.