rahatlıkla eve girip 6 kilo altını çaldılar ve çabucak kasabadan ayrılıp uzak bir şehre gittiler. Hırsızlık o kadar ustaca yapılmıştı ki, ev sahipleri akşam eve döndüklerinde soyulduklarını fark etmediler. Ancak on gün sonra altınların çalındığını fark ettiler.Erdal'ın eşi on yılık birikimlerinin çalındığını görünce büyük bir strese girdi. Kocasının gurbet ellerde, sefalet içinde kazandığı on yıllık birikimine sahip çıkamamıştı. Ona ne cevap verecek, durumu ona nasıl bildirecekti? Vaziyetin ağırlığı bir taş gibi kalbine inmişti. Fazla dayanamadı ve yere yığıldı. Hemen hastaneye kaldırıldı ve durum polise bildirildi. Polis kapının zorlanmadan açıldığını görünce anahtarla açılmış olduğu ihtimali üzerinde durdu.Olay üzerinden altı ay geçmiş olmasına rağmen polisten olumlu bir haber gelmedi. Erdal hırsızlık olayından henüz haberdar edilmemişti. Nihayet hasta yatağında olan Erdal’ın eşi bir gün kızını çağırdı ve "Gel kızım, babana bir mektup yaz ve ne olacaksa olsun, altınların çalındığını babana bildir" dedi. Kızı da, babasına yazdığı mektupta altınların çalındığını ve hırsızların henüz yakalanmadıklarını bildirdi.Erdal Bey'den gelecek olan cevabî mektup bir ailenin geleceğini ilgilendiriyordu. Belki de Erdal Bey'in eşinin hayatı bu mektuba bağlıydı. Çocukları da, babalarından gelecek mektubu dört gözle bekliyorlardı. Erdal Bey Türkiye'den gelen mektubu okuyunca durumu büyük bir sabır ve sükûnetle karşıladı.Yaşanan olayı, sohbetlerde kazandığı yeni hayat tarzına uygun bir teslimiyetle ele aldı. Sohbet arkadaşlarıyla istişare etti. Her şeyde kaderin bir cilvesinin bulunduğunu düşündü. Sonra ailesine cevabî bir mektup yazdı. Adeta şifa ve neşe taşıyan mektup Türkiye'ye gelmişti. Kızı büyük bir heyecanla mektubu okumaya başladı. Erdal şunları yazıyordu:"Sevgili karıcığım, selam eder, çocukların gözlerinden öperim. Sakın altınların çalınmış olmasından dolayı üzülmeyiniz. Çünkü her şey keder ile takdir edilmiştir. Mutlu bir hayat yaşayabilmek için kısmetimize rıza göstermeliyiz. Üstelik zekâtı verilmemiş maldan insana ne hayır gelebilir? Evet, maalesef o altınların zekâtı verilmemişti. Hem eğer kısmetimizde varsa, belki de polis hırsızları yakalayıp altınlarımızı geri alabilecektir. Siz merak etmeyiniz. Ben tekrar çalışır, para biriktirir ve Türkiye'ye dönüp işimizi kurarız inşallah. Erdal."Bir müddet sonra hırsız bohçacılar Adana’da yakalanıp tutuklandılar; fakat altınlardan eser yoktu. Çünkü onlarla arsa almışlardı. Mahkeme arsalara el koydu. Böylece Erdal Bey’in bir kısım paraları geri gelmişti. Kaynak: Zekâtı Verilmeyen Para - Prof. Dr. Musa Kazım YILMAZ