1999 depremi sonrası dönemin Başbakan yardımcısı Mesut Yılmaz; "Sivil savunma hizmetlerimiz aksamıştır.Kurtarma işlerimiz yetersiz kalmıştır.Müteahitlerimiz malzemeden çalmıştır.İmar düzenimiz laçkadır.Hepsinde gerçek payı var. Kısa sürede bu yaraların sarılması mümkün degildir." diye bir demeç vermiştir. Aslında Halkın beklediği de bu bence. Halk kimseden tozpembe tablo beklemiyor. Bazen gerçekleri duymak istiyor.Güçlü görünecez diye, dimdik ayaktayız diyecez diye, göz boyamanın bir anlamı yoktur. Deprem hadisesi siyaset üstü bir olaydır.

Acımızı mı yaşamamız gerekiyor bırakın acımızı yaşayalım. Güçsüz mü düştük, bırakın güçsüz gözükelim, Çökmüşler,bitmişler mi diyecekler, bırakın desinler. Ama bırakın yaşayalım. İnsanca yaşayamıyoruz belki ama bırakın bari insanca duygularımızı yaşayalım.

Gerçekten de "Ateş düştüğü yeri yakıyormuş..." Bugün depremin 13.günü hâla yitirilen canlar var, hâla enkaz altında kurtarılmayı bekleyenler var. Hâla bir ümit sevdiklerinin çıkarılmasını bekleyen insanlar var... Ama biz ne yapıyoruz rutin hayatımıza döndük o ilk günkü telaşımızı çok çabuk unuttuk maalesef. Tamam, hayat devam ediyor eyvallah. Tamam, ölenle ölünmüyor ona da eyvallah. Ama EDEP YA HU! Acısı olanlara en azından saygımız olsun. Empati yapalım bir sevincimizi, sosyal hayatımızdan bir an paylaşacağımızda bir Empati yapalım!

Ateş düştüğü yeri yakıyor ama unutmayalım ki o ateş bir gün bizi de yakabilir.