Resûlullah şöyle buyurdu:

“En beter körlük, hidayetten sonra dalalete düşmektir.

Sözün yıkımı işini bitiren yanı yalandır.

Güzelliğin afeti, kendini beğenmişliktir.

Cömertliğin varmaması gereken noktası, israftır.

Soyluluğun belası böbürlenmek ve kendini beğenmişliktir.

Yumuşak huylu olmanın belası, horlanma ve aşağılanmadır.

Dini mahvedip yıkan şey, arzu ve isteklerin peşine takılmaktır.

Hoşgörünün ve eli açık olmanın belası, başa kakmaktır.

Cesaretin aşırısı azgınlıktır.

Zarafetin afeti aşırı hoş görünme çabasıdır.

Ara vermek ibadetin afetidir.

İlmin afeti unutmaktır. (C.sağir, Müsnedi şihab 65-76)

Allah hiç kimseye dikensiz gül bahçesi vadetmedi. Her nimet, beraberinde bir külfetle önümüzde duruyor.

Sonu cennetle biten sıratı müstakim yolu engebeler, tuzaklar ve sarp yokuşlarla dolu…

Hidayetin hemen yanında dalalet tehlikesi var.

Yalan söz, güvenilirliği ve itimadı yok ediyor.

Kendini beğenen, ego patlaması yaşayan kibirli kişinin güzel veya yakışıklı olması onun alçalmasını engellemiyor.

Cömertliğin dozu iyi ayarlanmazsa insan ya zelil oluyor ya da müsrif…

Yumuşak başlılık uysal koyun olmak değildir.

Hevâ ve hevesin peşine takılmak dini mahvediyor.

Başa kakılan iyilik, insanın kendisine yaptığı kötülüktür.

Cahil aşırı cesurdur. Mümin akıllı ve dengeli cesurdur.

İbadette istikrar ve düzen gerçek başarıdır. İlmi unutmak ehil olma liyakatini kaybetmektir.