Merhaba güler yüzlü maskenin arkasında ki gerçek ben. Seni boşluyor gibiyim ama her şeyin farkındayım. Hatta beyhude bir çaba içerisinde olduğumun da farkındayım. Ne yana gideceğimi bilmeden öylece düşüncelerimi, zevklerimi ve hayallerimi bir bavula tıka basa doldurmuş beklemekteyim sadece. Bu kez aldatıcı mavi görüntüsüyle kaçıp sığınabileceğim deniz de yok. Dağların denize paralel olan arka yamacında öylece kendimi aramaktayım...

     Şiddetle yağan yağmurun azizliğiyle durağın doğru durak olmadığının farkında bile değilim. Karanlık yolun yarısına yakınım, şu ihtiyar bedenimle gençliğimin yabancısı oldum. Güneşi badem ağaçlarını ısıtmayan Şubatta bitti. Hayatın gerçeklerini yüzüme vuran marttın esintisi de… Oysa Mayısın da gelecek baharında hiçbir anlamı kalmadı artık çünkü yüreğimin içinde ki kelebeğin kanadına taş bağlamışlar sanki.

     İçimde beni yiyip bitiren derin köhne bir sual… Sırtım deve hörgücünden farksız kambur bedenime ruhumun bitkinliği yansıyordu sanki. Doğru yolu bulmaya çalışıyorken karanlığın sonsuzluğuna koşar adımlarla gidiyordum. Bana halin nicedir diye bakan gözlere hiçbir açıklama yapamıyordum. İyi bir girizgâha da sahip değilim. Tepkisizleşiyordum bazen ya da değersizleşiyordum artık. Bazen düşüncelerime karşı giyotinin başındaki cellattan farsız oluyordum, bazen de henüz uçmayı beceremeyen beyaz yavru bir güvercin.

Peki, neydi bu sual?

Yoksa bu sual sen misin içimde tecelli eden…