Zaman su gibi akıp geçiyor, deyimini çoğumuz dile getiriyoruz. Aslında ulaşım ve iletişim araçlarının uzak yakın kavramlarını bir yönüyle eşit hale getirdiğini göz önüne aldığımızda suyun artık yavaşladığını tabiri caizse zamanın jet gibi uçup gittiğini söylemek daha uygun olacaktır. Anı ölümsüzleştirmek(!) için hızlı geçen hayatımızdan geriye çektiğimiz fotoğraflar ve videolar kalıyor.

Belirli haftalarımız var; vergi haftası, camiler haftası… Tabi bir de GÜN’lerimiz var. Babalar günü, analar günü, sevgililer günü (arka planda sevgisizler günü(!)), şaka günü, su günü vs. İnsani ve ahlaki değerlerin çokça yozlaştırıldığı ve unutulduğu bu zamanda yılda bir hafta ya da bir gün ile de olsa farkındalık oluşturmaya çalışmak ya da hediyelik eşya satan mağazaların hâsılatlarını arttırmaktan başka bu gün ve haftaların elle tutulur bir faydası var mıdır? Eğer bir kişi, kurum, kuruluş, fikir takdire şayan ise -değerliyse- bunun yıl içinde bir haftada ya da bir günde anılması yetersiz değil midir?

Erdem, fazilet, ahlak ve insaniyet her gün her saat bizimle bulunması gereken değerler değil midir? Ayrıca bazı günler masum sloganlarla gündemleştirilerek sözde adalet ve eşitliği sağlamaya yönelik girişimler olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Bunların en başında gelenlerinden biri 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ’dür.

Öteden beri kadının sömürüldüğü, ezildiği, haksızlığa uğratıldığı ifade edilir. Evet, gerek geçmiş dönemlerde gerekse günümüzde kadınlar ezilmiş, kullanılmış, hatta bazen insan yerine bile konmamıştır. İlahi adalete boyun eğmemiş olan erkek egemen toplumlarda kimin gücü kime yettiyse öbürünü ezmiştir. Bir insanı en temel insani haklardan mahrum etmek nasıl ki bir zulüm ise aynı şekilde bir insana hak etmediği kadar hak tanımak da aynı şekilde zulümdür.

Günümüzde aşırı hak tanınması-hak zehirlenmesi yaşanmaktadır. Gıda zehirlenmesi geçiren bir insanı düşünün. Yediklerinin hepsini kusmakla kalmaz, bazen tıbbı müdahalelerle midesi bile yıkanmaktadır. İslam’ın değer verdiği, koruduğu, “öf” bile demeyin dediği kadın; bu İslami nizamın korumasından mahrum olan Avrupa kadınının sloganlarına aldanarak kendince bir hak arayışına girmiş, feministleşmiştir. Öyle ki karşı cinsi -erkeği- hayatını paylaşacak, kendine destek olacak, huzur ve mutluluk verecek bir şahıs olarak görmek yerine bir rakip bir düşman olarak görmektedir. Daha evlenmeden önce boşanmanın hesaplarını yapan, en ufak bir sürtüşmede karşı cepheye geçip karşı tarafı bombardımana tutacak kadar bozulan bir bakış açısıyla meydana gelen bir evlilik nasıl huzur verebilir?

Kadının kadınlığını bilmediği-erkeksileştiği bir toplumda şuurlu-imanlı, mutlu bir nesil nasıl yetiştirilebilir? Sadakat, bağlılık, letafet, özveri, nezaket ve daha nice insani ve ahlaki duygular hayatımızda sürekli çevrimiçi tutulmalı değil mi? Yoksa bunlardan hayatınızda eser kalmadığı için mi yılda birkaç güne sığdırmaya çalışıyorsunuz?

Dünya Kadınlar Günü mü? Açık konuşalım, hangi kadınların gününden bahsediyorsunuz? Bütün kadınları bu kapsama aldığınızdan emin misiniz? Suriye’de yıllardır bombalanan, aç bırakılan, tecavüze uğrayan, evlat- eş acısı çeken, parçalanan, katledilen Müslüman kadınların Dünya Kadınlar Gününden nasipleri var mı? Arakan’da vahşice yakılan, kesilen, doğranan, tecavüz edilen, nehirde-denizde boğulan mazlum-mağdur kadınlara da bir pay var mı? Musul’da aylarca kuşatma altına alınan, aç ve susuz bir şekilde çocuklarıyla beraber moloz yığınlarının altında can veren kadınların da hissesine bir şeyler düşüyor mu?

Doğu Türkistan’da komünist Çin devletinin “kardeş aile projesi” kapsamında evine sokulan Çinli bir erkekle yaşamak zorunda bırakılan Müslüman Uygur kadınının da günü kutlu olsun mu? Irak’ta Ebu Gureyb hapishanesinde Amerikalılar tarafından izzeti-iffeti-onuru kirletilen, tarihin ve insanlığın görebildiği en vahşi işkence ve aşağılanmalara uğrayan bacılara da yer var mı bu gününüzde?

Filistin’de her gün iki adımda bir kontrol noktalarında Yahudiler tarafından bekletilen, horlanan, aşağılanan, dövülen kadının avucuna bir şeyler düşer mi bu kutsal(!) gününüzde. İneğe, maymuna vs. tapan vahşi Hindu ve Budistler tarafından katledilen Hindistanlı Müslüman kadınlara da yer var mı bu gününüzde?

Markette, mağazada düşük ücretle çalıştırılan ve müşteriyi çekmek için yem olarak kullanılan kadınların da günü kutlu olsun mu? Medya ve algı operasyonlarıyla ev hanımlığından utandırılıp dışarıda çalışmayı şeref bilen ve amirden-patrondan azar işiten, tıklım tıklım dolan şehir içi dolmuşlarda cinsel tacize uğrayan, laf atan soytarıların diline malzeme olan kadınların da günü kutlu olsun mu?

Bir erkeğe şerefli bir hanım-hanımefendi olmaktan mahrum bırakılan ve de binlerce erkeğin maskarası haline getirilen fahişelerin ya da yumuşatılmış tabiriyle hayat kadınlarının da günü kutlu olsun mu? Kendisine tanınan aşırı hak zehirlenmesinden hareketle acısıyla tatlısıyla hayatını paylaştığı eşine karşı düşman kesilen kadının da günü kutlu olsun mu? On sekiz yaşına gelene kadar onlarca sevgili değiştirenlere inat, İslam’ın emri olan nikahla hayatını helali olan kocasıyla birleştirdiği için -sırf on sekiz yaşını doldurmadığı için- kocası hapse atılan on sekizden küçük kadınların da günü kutlu olsun mu?

On sekiz yaşına varmadan sevgili, flört, zina, metres hayatı ve daha nice haramlar serbest; ama nikahlı evlilik yasak, öyle mi? Ak Parti Aile Bakanının Kadınlar Günü Kutlu Olsun, 6284 sayılı Kadını Koruma Kanunu çıkararak dağıttığı binlerce yuvanın şerefine(!) İstanbul Sözleşmesi adıyla erkeğe savaş açarak dağıttığı yüz binlerce yuvanın şerefine (!) (!)

Ey Kadınlar Topluluğu! Söyleyin, mutlu musunuz? Bu haklara sırtınızı vererek boşandığınız eşinizden, dağıttığınız yuvanızdan, babasız çocuğunuzdan geriye ne kaldı elinizde? Aldığınız nafaka bunların yokluğunu telafi etmeye yetiyor mu? Size bu hakları tanıyanlar, size bir eş olabiliyor mu, çocuklarınıza babalık yapabiliyorlar mı?

Kadınlar günü diye bir şey yok! Her gün kadınlarındır. Sadece kadınların değil, Yüce Allah’ın kendilerine bir eş bir koruyucu bir yardımcı olarak yarattığı erkeklerin de günüdür. Eşiyle beraber uyumlu bir şekilde yaşayanlar mutluluğu, huzuru, güveni elde edeceklerdir. Bir âlimin deyişiyle: “Ey Müslüman Bacım! Sen ümmetin yarısısın, diğer yarısını da doğuransın. Dolayısıyla sen ümmetin bütünüsün. Erdem, fazilet, edep, hayâ, takva timsali KADINLARIN DÜNYA GÜNLERİ KUTLU OLSUN.

Facebook: suskunsahra

Twitter: suskunsahra

İnstagram: suskunsahra