Son zamanlarda köşemde  daha çok gençlere yer ayırmaya çalışıyorum.Onların bana  göndermiş olduğu ve aslında duygularını özgürce döktükleri  yazılarını aktarmaya çalışacağım.

 


 Gençlerimiz duygu ve düşüncelerini  şiir tadında kağıda dökmüş.İnanın ben bu yazılarını okurken çok duygulandım.Sizler de okurken duygulanacaksınız.Hatta ne kadar keşfedilmeyi bekleyen şair ruhlu gencimiz varmış diyeceksiniz.Ben de köşemde bu gençlerin duygu dolu yazılarını sizlere aktarmaya çalışacağım.Bugün aktaracağım yazı da şair ruhlu bir lise öğrencimize ait.İnanıyorum okurken sizi çok duygulandıracaktır.

 


 Bugün uzun bir süreden sonra yeni yeni başladım yazmaya. Saatim 01.45 gece yarısı. Kitap okurken geldi aklıma devrik cümlelerim. Bu karanlık hayatta temiz kalan kağıdımı içimdekilerle süslemek istedim. İçimdekiler; mutluluk, huzur, aşk, ve bir yığın hüzün. Hüznümle süslemek istemezdim kağıdımı ama yine ve yeniden başaramadım bunu. Hayatta başaramadığım, ona karşı inatla direndiğim birçok şey varken deyim yerindeyse hüzne karşı koyamamak  ya da boyun eğmek ona. İşte bu yakar canımı…

 


  Mutluluk’’ demiştim mutluyken gülümserim hep ben. Gülerken çok mutludur insan sözü aşılandı bana defalarca. Kendimi öyle şartlamıştım. Mutluyken gülmek. Oysa her güldüğümde mutlu olmadığımı fark ettim ve üzüldüm. Huzur; Huzuru özellik diye tanımlarım ben. Bana göre karanlık bir odada yalnızlıktır huzur. Başkasına göre farklıdır belki. Sevgi ve aşkı tanımlayamam ben. Onlar hüznü hatırlatır. Sonbaharı, sararmış yaprakları, yitip giden mevsimleri hatırlatır bana. O yüzden korkarım tanımlayamam. İşte böyle sevgili temiz kağıdım. Dolarsın bazen ama taşamazsın. İçini dökmek istersin oysaki kimse yoktur yanında. Derdine ortak bulamazsın bazen hani. O an en yakınındaki uzaktaymış gibi gelir ya sana. İşte o zaman çözümü yazmakta bulursun.

 


Yazarken harflerinle boğuşursun sanki. Yazdığın her satırı takip edersin gözlerinle... Gözbebeklerinle. Cümlelerin sana bakar sen ise onlara. Dara girerim, sıkılır canım. Yine çıkamazsam bu karanlık hayattan hemen küçücük bir dünya kurarım kendime. Önce dünyama masmavi denizler, yakın mı yakın gökler yerleştiririm. Yakın olmasını istiyorum göklerin çünkü hiçbir şey ulaşılmaz olmasın istiyorum. Sonra renk katıyorum dünyama, doğalar veriyor ve nihayetinde sevdiklerimi yerleştiriyorum başucuma. Bunları düşündükçe boşalır kafam. Hayatın o karanlık günlerinde aydınlığa çıkan yolda yürürüm. Önce tek tek gelir sevdiklerim, sonra hepsi. Yine yalnızlıklarımdan doğar kalabalığım. İşte böyle geçer günlerim. Kalemim, ben ve devrik cümlelerim…