Şeyh Said ile alakalı zaman zaman gündem tazeleniyor. Son günlerde Diyarbakır
Büyükşehir Belediyesi tarafından bir bulvara “Şeyh Said Bulvarı” ismi verilmesi
kamuoyunda tartışma konusu olmuştu. Şeyh Said, Nakşibendi şeyhi, âlim, müderris,
kurtuluş savaşına destek vermiş, bölgenin saygın bir kanaat önderiydi.
1917 yılında Mustafa Kemal Diyarbakır’a gelmiş, şimdi Atatürk Köşkü ismi ile bilinen
binada ikamet etmiş, Cuma günleri Diyarbakır Ulucamii’ne gelir, dinî ağırlıklı
konuşma yapar, yörenin Kürt aşiret reisleriyle, şeyhlerle görüşüyordu. Şeyh Said ile
görüşmelerinde “kendisine yetki verilirse Türk ve Kürtlerin birlikteliğiyle yeni bir
devletin filizlenmesiyle, bölge insanı için hayırlı hizmetler yapmaya hazır olduğunu ve
bu hareketin başına geçmek istediğini” söyler.
Şeyh Said, “Anadolu coğrafyasının tamamı da Hilafet ile Osmanlıya bağlıdır. Hilafet
makamı ilga olursa her millet kendi yoluna gider. Hilafetle İslâm ittifakını mutlaka
sağlamamız lazım. ”Aksi halde” der, “Hilafet kalkarsa Kürtlerin Türklerle bağı kesilir,
ümmet anarşiye duçar olur. Kürtler, Türklerden koparılmayı kabul etmez.” Şeyh Said,
konuşmanın devamında “Hilafeti muhafaza ederek düşmanlarımızın esareti altına
girmemenin ve birlik ve beraberliğimizi muhafaza etmenin şart olduğunu” söyler.
Bunun üzerine aralarında hararetli tartışma çıkar, Mustafa Kemal oradan ayrılır.1,
Şeyh Said, 1924 Anayasasına, Halifeliğin kaldırılmasına ve laik düzene karşı çıkmış
bölgenin aşiret reislerinden, Said Nursî hazretlerinden de harekete iştirak etme
talebinde bulunmuş.
Bediüzzaman, şöyle cevap vermiş : ”Türk milleti asırlardan beri islâmiyet’in
bayraktarlığını yapmıştır. Çok veliler yetiştirmiş ve çok şehitler vermiştir. Böyle bir
milletin torunlarına kılıç çekilmez. Biz Müslümanız, onlarla kardeşiz, kardeşi kardeşle
çarpıştıramayız. Bu şer’an caiz değildir. Kılıç, harici düşmana karşı çekilir. Dâhilde
kılıç kullanılmaz. Bu zamanda yegâne kurtuluş çaremiz, Kur’ân ve iman hakikatiyle
milleti tenvir ve irşad etmektir. En büyük düşmanımız olan cehli izale etmektir.
Teşebbüsünüzden vazgeçiniz. Zira akim kalır. Birkaç cani yüzünden binlerce masum
kadın ve erkekler telef olabilir.”2,
Şeyh Said, silahlı mücadele yerindeki, eylem planından vazgeçerek Ankara’ya bir
heyetle gitmeye karar verir. Kaderin cilvesi 13 Şubat 1925’te Dicle’nin Amini köyüne
bir grup asker gelir, aramakta olan iki kişinin bulunduğunu onların kendilerine teslim
edilmesini isterler. Şeyh Said, kargaşa çıkmaması için cemaat dağıldıktan sonra
teslim edebileceğini söyler, askerler kabul etmezler. Köylülerin itirazı üzerine çıkan
arbede, Ankara’nın da beklediği plan olmuştu ki, “İşte, Şeyh Said hareketi başlattı,
ihanet var, Kürdistan kuruluyor,” bu provokasyon üzerine 13 Şubat 1925’te Şeyh
Said’in rızası dışında hareket başlamış oldu.3,

Hülasa: Hareket veya isyan tabir edilen hadise Lice nahiyesinde başlamış, kısmen
bölgeye de yayılmıştı. Şeyh Said 15 Nisan 1925’te Muş- Varto arasında
Abdurrahman Paşa köprüsünde teslim alındı, Diyarbakır’da kurulan İstiklal
Mahkemesinde yargılanan Şeyh Said ve arkadaşları 29 Haziran 1925’te 47 kişi idam
edildi. 
Dün “hain” deyip asılanların “caddelere, havalimanlara, mâ’bedlere, üniversitelere”
isimleri verilip “kahraman” olarak yâd edilirken, neden Diyarbakır Büyük Şehir
Belediye encümeni tarafından Şeyh Said isminin bir bulvara verilmesi tartışma
konusu oluyor? Artık geçmiş hadiselere takılmayıp, toplumsal barış için gelecek için
adım atılmalıdır. Vesselâm...
Rüstem Garzanlı

 

 

 

 


4.1.2024
Kaynak:
1- Şeyh Said’in torunu Abdüllilah Fırat’ın Şeyh Said Efendi kitabından alınmış.
2- Şeyh Said esir alındığında üzerinde mektup bulunmuş. D.bakır istiklal mah, Şeyh
Said’in dosyasında mevcuttur. Abdulkadır Badıllı, Mehmet Kayalar’dan nakletmiştir.
3— Dicle’ye bağlı Amini nahiye müdürünün oğlu merhum Hacı Niyazi’den
nakledilmiş.