Acı da olsa maalesef günümüzde “Annem yanımıza gelse huzurum kaçar” diyenlere şahit oluyoruz. Hele Müslüman toplumunda böylesi davranışların vuku bulması anneye ve topluma karşı büyük bir saygısızlıktır.
Yüce Allah’ımız, evladın anne-babasına “Öf” demesini yasaklamıştır. İslâm toplumunun gerek dinî açıdan gerek örf, adet ve gelenekler açısından anneye ve babaya karşı hürmet gösterme mecburiyeti vardır.
Allah (cc), ayetlerinde şöyle buyurmuş: “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne-babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara ‘öf’ bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle. Onlara merhametle ve alçak gönüllülükle kol kanat ger. ‘Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster’ diyerek dua et.”1
El-Vedûd olan ve şef-katini mahlûkların üzerinde esirgemeyen yüce Mevlâmız bize bu şekilde emir buyurmuştur.
Peki, hep birlikte kendimize şu soruları soralım mı?
-Anne-babamıza iyilik etmeyi Rabbimize kulluğun bir gereği olarak görüyor muyuz?”, -Onların rızasını kazanmak ve yüzlerini güldürmek için çaba gösteriyor muyuz?
-Gönüllerimizde ve hanelerimizdeonlara yer açıyor muyuz?
-Aile olmanın sıcaklığını ve huzurunu anne-babamıza hissettirebiliyor muyuz?
-Onların yanlarında olmaya, uzakta olduğumuzda ise hal-hatırlarını sorup ihtiyaçlarını gidermeye gayret ediyor muyuz?
Hülasa: Ana-baba hakkına riayet edelim. Onların gönlünü almanın gayretinde olalım, rıza-larını kazanmayı dünyada en büyük bahtiyarlık, ahirette ise kurtuluş vesilemiz olarak görelim. Dâr-ı bekâya göçmüş olan anne-babalarımızı duasız, fatihasız bırakmaya-lım. Peygamber Efendimiz (sav): “Anne-baba,kişinin cennete girmesine vesile olacak en yüce kapılardan birisidir. Bu kapıdan girme fırsatını kaybetmek ya da değerlendirmek artık sana kalmıştır!”2“
“Annem yanıma gelirse huzurum kaçar” diyenlere Risale-i Nur külliyatından Yirmi Birinci Mektub’u okumalarını tavsiye ederim. Mektubun başında şöyle denilmiş:
“Evet; dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlatlarına karşı şefkatleridir. Ve en âlî hukuk dahi, onların o şefkatlerine mukabil hürmet haklarıdır. Çünkü onlar, hayatlarını kemal-i lezzetle evlatlarının ha-yatı için feda edip sarfediyorlar. Öyle ise, insaniyeti sukut etmemiş ve canavara inkılab etmemiş her bir veled; o muhterem, sadık,fedakâr dostlara hâlisane hürmet ve samimane hizmet ve rızalarını tahsil ve kalblerini hoşnut etmektir.”3
Rüstem Garzanlı
17.9.2022
Dipnotlar: 1- İsrâ, 17/23-24.2- Tirmizî, Birr, 3.3- Yirmi Birinci Mektub, s.259.