Şeyh Said isyanın ardından, Sason İsyanı başlatıldı
İnsan bazen tarihe tanıklık etme fırsatı yakalar, önemli olaylar onların yaşam suresinin içerisinde meydana gelir. Ben de “Sason İsyanı” yaşamış ve yerinden mecburi göçe zorlanmış anneannemin bestelediği Sason’un kara destanı onun gözyaşları eşliğinde dinliyordum.
Şeyh Said’in isyanında olduğu gibi, Sason isyanına da zemin hazırlamak için zaman zaman provokatif eylemler yapıp halkı direnişe sürüklüyorlardı, bir provokasyon neticesinde cereyan ettiğini söyleyen 122 yaşında Sason’lu Hacı Mehmet Reşit Ak isyanın tanıklarındandır.
Mehmet Raşit hadiseyi şöyle anlatmış: “Yüzbaşı iffetli bir kadına sarkıntılık etmesi yüzünden köylüler gelen heyete ve askeri birliğe silahlarıyla ateş etmeye başlarlar. Kaymakam vekili ile beraberindekileri öldürürler, askerler de bir ’an evvel köyü terk ederler. Bunun üzerine “şakiler ayağa kalktı” diyerek büyük bir güç bölgenin üzerine gönderiliyorlar. Bu süreçte buna benzer çok sayıda provokasyon vardı.”(1)
Cumhuriyetin ilk yıllarında yaşanan zulümlerin ardında en uzun isyan “Sason isyanı” gelir. 1925’ten 1938 yılına kadar halk çetin dağlarda, mağaralarda sefil hayat içinde yaşamaya tutunmak için direnmiştir.
Yüzbaşı Cemal Madanoğlu isyan günleri anlatıyor: “Kurtalan’ın Beybo köyünde uçak pisti yapılmıştı, bu pistte üç uçak sabahtan akşama kadar dağlık bölgeye gidip bomba yağdırıyordu. Daha sonra uçaklardan biri düşüyor ikisi kalıyor. Biz acımasızca insanları gözümüzü kırpmadan öldürürken, bir gün bir asiyi yakalamıştım ve öldürüleceğini biliyordu. İleride gezinen bir leyleği gösterdim ve eline tüfeği verdim, sen bunu öldür, söz senin canını bağışlayacağım, dedim. Nişan alıp alıp tüfeği indirdi “Komutan o hacı legleg’ tir, ben onu vuramam çünkü onu vurmak günahtır“ dedi. Biz gözümüzü kırpmadan suçlu suçsuz insanları öldürürken, bu asinin canını bağışlama pahasına ona leyleği öldürtemedim” diye şefkattin önemine dikkat çekmiş.
Hülasa: Sason hadisesinde, bazı kaynaklara göre bölge halkından 834 kişi öldürülmüş, 3 bin 577 kişi isyan bittikten sonra 1938’de Anadolu’ya ve Batı vilayetlerine sürgün edilerek, ağır şart ve kayıtlar altında yaşamışlar.
Memuriyet icabı 2000 yılında Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesine tayin oldum. Halim Ağa lakabı ile bilinen Halim Tamer ziyaretime geldi, sürgün ile alakalı şu anekdotu bana anlattı:
Yozgat’ın Yenifakılı ilçesine trenle getiren bir sürgün kafilesini tren garında indirilir. Askerlerin mavzer dipçikleri altında bir kısmı Boğazlayan’a, bir kısmı da gene asker nezaretinde trenle Sivas’a gönderdiler. Annemin kocası Sivas’a, Boğazlıyan’a da annemle iki çocuğunu gönderdiler.
Babam Yugoslavya göçmeni idi, Ortalıkta kalan annemi iki çocuğuyla beraber evine getirir. Allah anneme iki erkek evlât verir. İşte ben o evlatlardan biriyim. Arada on iki sene geçtikten sonra annemin eski kocası Boğazlayan’a gelir, bir kahvehanede başından geçmiş hadiseyi anlatır.
Babam da oradaydı, adama, “senin bahsettiğin hanım iki çocuğunla yanımdadırlar. Sen bekle ben köye gidip, hanıma durumu anlatacağım, sana dönmek isterse çocuklarınla birlikte getireceğim” der.
Babam, durumu anneme anlatmış, annem on iki sene sonra benim geri dönmem uygun olmaz” demiş. Babam: Adama, “Karı seni istemiyor” der. O da,” iki çocuğumu Allah’a, sonra sana teslim ediyorum,” der. Tekrar Kurtalan’a döner….
Halim Ağanın teyzesi de Boğazlayan’ın bir köyünde ikamet ediyordu, Halim ağa ile teyzeyi ziyarete gittik, dünya hadisatlarına karşı direnen teyzemizden sürgün günlerinden bahsetmesini istedim.
Teyze, Sason’dan bu köye sürgün edildik, gecenin geç vaktinde köyün meydanında bizi topladılar, o sırada biri kolumdan tuttu evine götürdü, hanımına, “sana dilsiz bir kuş getirdim” dedi. İşte o zamandan beri ben bu köydeyim. Dedi… Uzun bir ömür gurbette geçiren teyzemizin hayat serencamı bir destan, hazin bir öykü! 
KAYNAK: 1- 17.8.2017 İlkha Batman/ Röportaj
Rüstem Garzanlı
23.1.2024
KAYNAK: 1- 17.8.2017 İlkha Batman/ Röportaj