“Cahile laf anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zordur.” Demiş büyüklerimiz deve ne kadar hendekten atlamayı göze alamıyorsa bazı cahil ve kot kafalılarda yeni şeylere hep kapalı olup hep her şeyi bildiklerini öne sürerek konuşurlar.

Kulaktan doyma bilgiler ile kendilerine toplumda yer edinmek ve bir konuda bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak isterler. Sorsanız bir kitap okumamış, bir defa olsun araştırmada bulunmamıştır. Ama bir konuda bilgisini sor yine de bilgisiz olduğu halde fikrini karşıya empoze etmek ve karşıya kabul etmek için yoğun çaba sarf ederler. Çünkü onlara göre doğru söylediklerinden ibaret.

Oysaki bilmemek ayıp değil öğrenmemek ayıptır. Deve, hendeği nasıl sevmezse cahil de yeni bir sözü dinlemeye, anlamaya kapalıdır. Kulaktan dolma öğrendikleriyle bir ömür geçirir. Başka bir ömür bağışlansa o ömrü de çarçur eder. Öğrenmeye, değişmeye kulağı sağır, gözü kördür cahillerin.

Zihninde yeniliğe yer bulunmayan insanları Ninova Kütüphanesinde yatırsanız yine de orada eski bildiklerini okur.

Gözü kulağı azıcık açık insana, zırcahilden daha fazla şey öğretmek mümkündür elbette. Ama yine de yarı cahile bir şeyler anlatmak çok çetindir. Önce yarım yamalak bildiklerini, oradan buradan duyduklarını unutturmanız gerekir.

Boşa demeyelim de zorlu ve sürekli bir uğraştır bu. Aydınlanan insan; sorular da sormak, sordukça özgürleşmek, kulluktan yurttaşlığa geçmek ister.

Cahilin cahile bir şey öğretmesi, kaldırım taşıyla kuluçkaya yatan bir tavuktan çifte yumurta beklemeye benzer. Cahil insanların gözüyse başkasının kümesindedir.

Erdem, onlar için boş çuval, delik kovadır. Ne akıl ne gerçek doldurabilirsiniz o kovayı, o çuvalı. Akıp gider her şey. İşlerine gelen de budur. Cahilin cahile öğretmesi güçtür ama cahilin cahili yönetmesi hiç de yorucu değildir.

Cahiller ile ilgili sözlerime son verirken sizler şu mısralarla baş başa bırakayım, yukarda anladıklarımı belki tam anlatamadım. Aşağıdaki mısralarda üstadın o zamanlar cahiller ile ilgili yazdığı dizeler ile sizi baş başa bırakayım.

   

Cahil, güçlüdür.

Gücünü başka cahillerden alır.

Yalancıyla cahil arasındaki kavga

hangisinin önde yürüyeceğiyle ilgilidir.

Cahil, gül bahçesine girdiğinde

bülbüller susar.

Cahille baş etmek için

onun dilini, dinini, gelmişini geçmişini öğren.

Ama cahil değilsen bu olanaksızdır.

Cahil, imdat kolunu kazadan sonra çeker.

Cahil, geçmişle geleceği birbirine karıştırır.

Ve buna şimdiki zaman adını verir.

Cahil, sesi kısık olduğunda bile

sürekli bağırır.