Zamanla insanlar değişim gösterebiliyor. Bazen buna bir insan vesile olur, bazen bir şehir, bazen bir mekan. Dün söylediğine ters düşebilir. Dün savunduğu doğrular bugün yanlış çıkabilir. Yani zamanla insanlarda değişim gösterebilir.

Dün uğruna öldüğün bir insan, seni bir noktadan sonra bezdirdiği için diğer insanlarla aynı kefeye koyulabilir. Bazı insanlar da eşyalar gibi zamanla eski kıymetini eski değerini kaybedebilir. Eşyalar fazla kullanımdan dolayı eskir. Peki ya insanlar: sanırsam fazla sevgi fazla saygı ve fazla değerden dolayı eski kıymetini kaybeder.

Yaşanılan onca anıya, onca zamana rağmen, uğruna mücadele edecek insanı göremiyorsan bazı çetin savaşlarda o insanın ağlama duvarından farkı pek kalmıyor.

Bazen insan değerli kıymetli olduğunu hissetmek ister. İnsanın doğası gereği ve ruhun psikolojik gereksinimi buna ihtiyaç duyar. Fakat bazı insanlar eski feodal köylü olduğu için ve ataerkil bir toplumun kurbanı olduğu için bu gereksinimler bir eksiklik olarak görür. Mantık ile hareket edenler sonu mantıksız insanların dolup taştığı bir film sahnesidir.

Bazı şeyler mantıktan da önce gelir, bazı duygular mantıktan 10 adım ilerde olur hep. Ama gel gör ki hayatı boyunca robot gibi yaşamış, onun bunun düşüncesiyle hareket etmiş, onun bunun düşüncesini kendi düşünesinin önüne koymuş insanlara anlat. 

Onun için Nazım Hikmet’in bu güzel sözüyle sözlerimi noktalamak istiyorum.” Ne ben Sezar’ım, ne de sen Brütüs. Ne ben sana kızarım ne de zatın zahmet edip bana küssün. Artık seninle biz düşman bile değiliz.”